KALP DAMAR HASTALIKLARINDA KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME
Son zamanlarda kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümler, adeta trafik kazalarıyla yarışır hale geldi. Bu artışın arkasında kötü yaşam tarzı, alışkanlıklarımızın etkisi ve belki de genetik faktörler yatıyor olabilir. Kalp-damar sağlığı açısından en önemli unsurlardan biri, muhtemelen kolesterol ve kan yağlarımızdır. Fazla kilo olmasa bile kan yağları yüksek veya düşük olabilir. Yani, kişi zayıf olsa bile yüksek kan yağlarına sahip olabilir veya çok kilolu olup düşük kan yağlarına sahip olabilir. Bu noktada bireye özgü tedavi yöntemleri büyük önem taşıyor.
Kalp-damar hastalıklarının temel sebeplerinden biri, kötü beslenme alışkanlıklarının neden olduğu obezite olarak öne çıkıyor. Bu sebeple, yaşam tarzı değişiklikleriyle birlikte doğru beslenme alışkanlıklarını kazanmak son derece kritik. Ayrıca, fiziksel aktivite düzeyiniz değerlendirilmeli ve uygun egzersiz programları öğretilmelidir.
TİROİD HASTALARINDA KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME
"Metabolizmayı ve vücut ritmini düzenleyen önemli faktörlerden biri tiroid bezlerimizdir. Günümüzde kilo sorununun en büyük nedenlerinden biri, tiroid bezlerinin yeterli miktarda hormon salgılamamasıdır. Tiroid bezlerimiz yeterli hormon üretemediğinde sadece kilo artışı değil, aynı zamanda kabızlık, saç dökülmesi, vücutta şişkinlik ve ödem, adet döngüsünde bozulmalar, yüksek kan yağları, adet sürelerinin uzaması ve yüksek tansiyon gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu hastalık durumunda, kişinin detaylı bir şekilde değerlendirilmesi ve bireye özgü tedavi yöntemleriyle birlikte doğru beslenme eğitiminin verilmesi son derece önemlidir."
HİPERTANSİYON VE KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME
"Hipertansiyon, kanın damarlarımızda yüksek basınç oluşturması durumudur. Bu durum, damarlarımıza zarar verebilir ve özellikle böbrekler gibi damarla ilişkili organlarda sorunlara yol açabilir. Ayrıca, yüksek basınç kalbimiz üzerinde büyük etki yapabilir çünkü kalp, bu duruma karşı koymak için daha fazla çalışmak zorunda kalır. Kalp kasları güçlenmeye başlar ancak kontrol altına alınmazsa kalp yorulabilir ve büyüyebilir, bu durum da kalp yetmezliğine yol açabilir.
Hipertansiyonun nedeni genellikle belirsiz olabilir ve yaş ilerledikçe sıklığı artabilir. Gençlerde görüldüğünde ise böbrek ve damarlarla ilgili sorun olasılığı yaşlılara göre daha yüksek olabilir. Eğer sık sık ense kökünden başlayan bir baş ağrınız varsa, bazen nedensiz burun veya göz içi kanaması yaşıyorsanız, kulaklarda uğultu veya çınlama hissediyorsanız, kalp çarpıntısı ve aşırı terleme gibi şikayetleriniz varsa, bir dahiliye uzmanına başvurmanız önem taşır."
KADINLARDA KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME
"Kadınlarda kilo alımını tetikleyen birçok hormonal ve yaşamsal dönemeç mevcuttur. Bu dönemeçlerin arasında en yaygın olanı, hormonal dengesizliklere yol açabilen Polikistik Over Sendromu'dur. Aynı zamanda, hormonal değişikliklere bağlı olarak kilo artışını tetikleyen dönemler arasında menopoz, hamilelik, lohusalık ve adet dönemleri de bulunmaktadır. Bu dönemlerde, kilo kontrolünü sağlamak ve sağlıklı bir beden ağırlığını sürdürmek oldukça önemlidir.
Duygusal yeme de bu süreçlerde kilo alımını etkileyen bir faktör olabilir. Stres, üzüntü, endişe gibi duygusal durumlar, bazı kadınları aşırı yeme veya sağlıksız atıştırmalıklara yönlendirebilir. Özellikle bu dönemlerde duygusal yeme alışkanlığı, kilo kontrolü üzerinde belirgin bir etkiye sahip olabilir ve kilo artışını tetikleyebilir.
Polikistik Over Sendromu, adet düzensizlikleri, anormal tüylenme, cilt problemleri ve kilo artışı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Menopoz dönemi ise hormonal değişikliklerle birlikte vücut bileşimi üzerinde etkili olabilir ve kilo artışına neden olabilir. Benzer şekilde, hamilelik ve lohusalık dönemleri hormonal değişikliklerle birlikte beden ağırlığında değişimlere sebep olabilir.
Bu dönemlerde, kilo kontrolünü sağlamak için beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak ve sağlıklı yaşam tarzı seçimlerine odaklanmak önemlidir. Bununla birlikte, bu süreçlerde sağlık profesyonellerinden destek alarak, kişiye özel bir beslenme planı ve uygun egzersiz programlarıyla birlikte kilo kontrolünü sağlamak daha etkili olabilir. Kadınlar için bu hormonal dönemlerin farkında olmak ve kilo kontrolü üzerindeki etkilerini anlamak, sağlıklı bir yaşam için önemli bir adımdır."
OTOİMMÜN HASTALIKLARDA (ROMATİZMAL HASTALIKLAR) NATUROPATİK BESLENME
"Otoimmün romatizmal hastalıklar, vücudun bağışıklık sistemini etkileyen ve kendi dokularına karşı saldırganlık gösteren hastalıklardır. Bu hastalıklar, romatoid artrit, lupus, ankilozan spondilit gibi çeşitli durumları içerir. Bağışıklık sistemi normalde vücudu hastalıklardan korurken, otoimmün hastalıklarda yanlışlıkla kendi dokularına saldırır. Bu durum, eklemlerde, deride, organlarda ve bazen tüm vücutta iltihaplanmaya neden olabilir.
Beslenme, otoimmün romatizmal hastalıkların semptomlarını yönetmede önemli bir rol oynayabilir. Özellikle anti-enflamatuar besinlerin tüketimi, semptomları hafifletebilir ve iltihabı azaltabilir. Omega-3 yağ asitleri gibi besinler, balık yağı, keten tohumu gibi kaynaklardan alınabilir ve iltihabı azaltma potansiyeline sahiptir. Ayrıca, antioksidanlar açısından zengin meyve ve sebzeler de vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı koruyabilir ve inflamasyonu azaltabilir.
Öte yandan, bazı gıdaların semptomları kötüleştirebileceği bilinmektedir. Örneğin, bazı insanlar için glüten, süt ürünleri gibi gıdaların tüketimi semptomları artırabilir. Bu durumda, kişisel bir beslenme planı oluşturmak ve potansiyel tetikleyicileri belirlemek önemlidir.
Beslenme tedavisi, otoimmün romatizmal hastalıkların yönetiminde ilaç tedavisi ve diğer tedavilerle birlikte düşünülmelidir. Bu hastalıkların tedavisi çoklu bir yaklaşım gerektirebilir ve her bireyin ihtiyaçları farklılık gösterebilir. Bu nedenle, uzman bir beslenme uzmanından veya sağlık uzmanından destek almak, semptomları yönetmek için kişiye özel bir beslenme planı oluşturmada önemlidir."
MİGREN ATAKLARINDA NATUROPATİK BESLENME
"Migren, şiddetli baş ağrıları, mide bulantısı ve ışığa hassasiyet gibi belirtilerle tanımlanan kronik bir nörolojik rahatsızlıktır. Migren atağı sırasında bazı yiyecek ve içecekler semptomları tetikleyebilir veya kötüleştirebilir. Bu nedenle, migrenli bireyler için beslenme büyük önem taşır.
Migreni tetikleyebilecek bazı gıdalar arasında çikolata, kafein, alkol, bazı peynirler, işlenmiş et ürünleri ve yapay tatlandırıcılar bulunur. Susuzluk, açlık veya düşük kan şekeri de migren atağını tetikleyebilir. Düzenli beslenme, su tüketimi ve kan şekerinin dengelemesi, migren semptomlarını hafifletebilir.
Ayrıca, magnezyum, B2 vitamini ve CoQ10 gibi besin takviyeleri, migren semptomlarını azaltmada yardımcı olabilir. Ancak, bu takviyeleri kullanmadan önce bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir.
Her bireyin migren tetikleyicileri farklı olabilir. Bu nedenle, kişiye özel bir beslenme planı oluşturarak tetikleyicileri belirlemek ve semptomları yönetmek önemlidir. Migren yönetiminde beslenme, semptomları kontrol altında tutmada etkili bir rol oynayabilir."
İNFLAMATUAR BAĞIRSAK HASTALIKLARI VE NATUROPATİK BESLENME
İnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH), Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi kronik bağırsak hastalıklarını kapsar. Bu hastalıkların semptomları arasında karın ağrısı, ishal, kilo kaybı, yorgunluk ve besin emiliminde zorluklar bulunur. Beslenme, İBH'nin yönetimi ve semptomların kontrolü açısından büyük önem taşır. İBH hastaları için beslenme planı, semptomların şiddetini ve sıklığını azaltmaya yardımcı olabilir. Yüksek lifli gıdalar, bazı İBH semptomlarını şiddetlendirebilirken, düşük lifli ve kolay sindirilebilir gıdalar rahatlatıcı olabilir. Özellikle süt ürünleri, baharatlı gıdalar, yağlı yiyecekler ve kafein gibi tetikleyici gıdalardan kaçınmak önemlidir. Probiyotikler ve prebiyotikler gibi bağırsak sağlığını destekleyen besinler, İBH semptomlarını yönetmede etkili olabilir. Bunlar, fermente gıdalar, yoğurt, kefir gibi probiyotik açısından zengin besinlerle birlikte soğan, sarımsak gibi prebiyotik kaynakları içerebilir. Hastalık dönemlerinde beslenme takviyeleri, vitaminler ve mineraller, vücudun besin eksikliklerini önlemeye yardımcı olabilir. Özellikle B12 vitamini, demir, folik asit gibi besin öğelerinin eksikliği İBH hastalarında yaygın olabilir. Ancak, her İBH vakası farklıdır ve beslenme planları bireysel olarak uyarlanmalıdır. Bu nedenle, bir beslenme uzmanı veya sağlık uzmanından destek almak, kişiye özel bir beslenme planı oluşturmak ve semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Tedaviye ilaveten, uygun bir beslenme planı İBH semptomlarını yönetmeye ve hastalığın seyrini kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir.