acil destek
0501 570 70 70
×

DR YULA SAYFASINA HOŞGELDİNİZ

10501 570 70 70 no' lu telefondan Bizimle İletişime Geçin
2 Randevu Tarihinizi Belirleyin
3 Tedavi Sürecinize Hızlıca Başlayın !

Daha fazla bilgi için info@dryula.com adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

ÇALIŞMA SAATLERİMİZ

Hafta içi 09:00 - 18:00
Cumartesi 09:00 - 18:00
Pazar Kapalı

FORGOT YOUR DETAILS?

CREATE ACCOUNT

NATUROPATİK BESLENME ve DİYET TEDAVİSİ

Naturopatik beslenme, doğanın iyileştirici gücüyle çalışarak, iyileşmeye engel olan tedavi edilmesi gereken faktörleri ortadan kaldırmayı hedefler. Naturopatik beslenme, gıdaların nutrigenomik özellikleri ile mikrobiyotayı düzenler ve vücudun doğal iyileşme güçlerinin devreye girmesine çalışır.

Naturopatik beslenme, sağlık sorunlarını değerlendirirken tüm kişinin fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal esenliğini dikkate alarak herkese bir birey olarak davranan holistik bir terapidir. Naturopatik beslenme, gıda seçimi ve hazırlanması ile vücuttaki dengesizliklere dokunmayı amaçlayan bir şifa sanatıdır.

Beslenme şeklimizin sağlıklı bir ömür ve hastalıklardan korunmak için önemine dair her gün yeni bir bilimsel makale yayınlanmaktadır. Hatta beslenmenin bir çok kronik hastalığın tedavisindeki kritik önemi gün geçtikçe aşikar olmaktadır.

Bugün biliyoruz ki insülin direncinden enflamasyona (yangı), karaciğer yağlanmasından romatizmaya, unutkanlıktan duygu durum bozukluklarına kadar bir çok hastalığın altında yanlış beslenme ile ilgili hatalar yatmakta. Ne yazık ki bu önemli konu temel tıp eğitiminde yeterince vurgulanmamaktadır. Peki naturopatik bakış açısı ile beslenme nasıl olmalı? Sık uygulanan beslenme modelleri nelerdir? Hangi beslenme uygun? Her kişi aynı şekilde beslenebilir mi?

Bu kritik bilgileri sizler için özetlemeye çalıştık.

NATUROPATİK BAKIŞ AÇISI İLE BESLENME NASIL OLMALI?

Sağlıklı bir yaşam için beslenmede dikkat edilmesi gereken en önemli kurallar:

  • Sebze ve meyveler her zaman bulunduğu mevsime göre seçilmeli. Örneğin organik bile olsa domates kışın çok tüketilmemeli, bu bağırsak mikrobiyotasını olumsuz etkileyebilir ve enflamasyona zemin hazırlar.
  • Acıkmadan yemek yenmemeli. Daha bir önceki sindirim tamamlanmadan bir şeyler yiyip içmek sindirimi zorlaştırır ve vücudun maruz kaldığı oksidan (oksitlenme) yükü ve enflamasyonu artırır.
  • Yemek yerken tıka basa doyulmadan yemek sonlandırılmalıdır.
  • Yemek yerken önce kolay sindirilen gıdalar, ardından da et gibi daha zor sindirilen gıdalar tüketilmeli.
  • Lokmalar iyice çiğnenmeli ve acele edilmeden yenmelidir.
  • Yemek ile berber veya hemen sonrası aşırı su tüketilmesi sindirim enzimlerinin etkisini düşürür. İyi bir sindirim olmayınca bağırsakta disbiyotik mikroplar daha çok çoğalmaya meyil kazanırlar.
  • Tek başına yemekten kaçınınız. Mümkün oldukça toplu ve sevdiklerinizle yemek yemek sizin yemeği daha iyi hazmetmenizi ve aldığınız afiyeti artıracaktır.
  • İdrar veya dışkılamaya hissi varken yemek yemeyiniz. 
  • Yanmış gıda tüketiminden uzak durunuz. Yiyeceğin 120 derece üzeri ısıtılması ile oluşan akrilamidin kanserojen olduğu bilinmektedir.
  • Yemeği yapan ve önünüze getirenlere teşekkür ve şükür, bedeninizin tükettiğiniz gıdadan daha çok faydalanmasına ve afiyet duygusuna katkı sağlayacaktır. Aşırı sinirli, öfkeli ve üzgün iken kendinizi yemek yemeye zorlamayınız. Bu durum sindirim enzimlerinizin etkin çalışmasını ve bağırsak hareketlerinizin düzgün olmasını engeller.

Naturopatik Beslenme ile İlgili Bilgi Almak için 7/24 Bizimle İletişime Geçebilirsiniz!

Kronik Hastalıklarda Naturopatik Beslenme ve Diyet Tedavisi

Sağlık, mükemmel iyilik hali değildir; beden, zihin ve ruhun dengesidir. Kadim bilgilerin, geleceğin modern tedavileri ile buluşma noktası olan Naturopatik Tıp ekolü ile kronik hastalıkların kök nedeninin tedavisi mümkün.

Vücudun homeostazı (dengesi) veya kendi kendini düzenleyen sistemi bozulduğunda hastalık ortaya çıkar. İyi bir diyetin faydalarından ikisi hastalık riskini azaltmak ve sağlık kalitesini iyileştirmektir. Bizim için hastalığın ismi yani etiketinden ziyade hastaya özgü bozulan mekanizmaların belirlenip tedavi edilmesi gerekmektedir. Tedavi süreci ve yöntemi kişisel özelliklere göre belirlenir.

Naturopatik Beslenme Danışmanlığı Verdiğimiz Hastalıklar ve Alanlar:

  • Hashimato (tiroid bezi tembelliği)

  • Hipertansiyon

  • Polikistik over sendromu (PCOS)

  • Histamin intoleransı

  • Bağırsak detoksu

  • Karaciğer detoksu

  • Fasting/ Oruç kürleri danışmanlığı

  • Gaz şişkinlik

  • İnce bağırsakta aşırı gaz oluşumu (SİBO)

  • Bağırsakta aşırı mantar üremesi (SİFO)

  • Disbiyoz ( bağırsak mikrobiyota bozuklukları)

  • Duygusal yeme ve yeme bozuklukları

  • Kalp damar hastalıkları (hipertansiyon, kalp yetmezliği,

  • Kronik yorgunluk

  • İmmün sistem bağışıklık

  • Stres, anksiyete, panik atak, duygudurum bozuklukları

  • Otoimmün hastalıklarda (sistemik lupus, rozae, schögren hastalığı)

  • Romatizmal hastalıklar (romatoid artrit, ankilozan spondilit vb.)

  • Alerji hastalıklar (alerjik rinit vb.)

  • Obezite- Kilo kontrolü

  • Fibromiyalji

  • Migren/baş ağrıları

  • İnflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif colit, chron hastalığı-bağırsak iltihapları)

  • Huzursuz bağırsak hastalığı

  • Geçirgen bağırsak sendromu

  • Sindirim sistemi hastalıkları

  • Hazımsızlık, ülser, gastrit, reflü şikayetleri

  • Kronik kabızlık

  • Cilt hastalıkları(sivilce, akne, egzama, sedef)

  • Candida (Genital mantar) /candida detoksu

  • Parkinson/Alzheimer

  • İnsülin direnci(gizli şeker)

  • Diyabet (şeker hastalığı TİP1- TİP2)

Naturopatik Beslenme Nasıl Uygulanır?

Bugün biliyoruz ki yanlış beslenme ve bağırsak mikrobiyotası bir çok kronik hastalıkla sıkı ilişkilidir. Hastalıkların tedavisinde beslenme ve perhiz önemlii rol oynar. Birçok beslenme modeli bulunmakta ve bunlar tamamen kişiye özgü karar verilip planlanması gerekmektedir.

Sağlığın sürdürülebilmesinde ve hastalıkların tedavisinde beslenme ve perhiz önemli rol oynar. Birçok beslenme modeli bulunmakta ve bunlar tamamen kişiye özgü karar verilip planlanması gerekmektedir. Naturopatik beslenme yaklaşımında tek bir model yoktur ve beslenme kişiye özgü belirlenir. Hastalıkta belirlenen beslenme modeli sürekli devam ettirilmez. Hastalığın fazına göre güncellenir

Natruropatik Beslenme Sıkça Sorulan Sorular

Kişinin doğasına ve mevcut hastalığına özgün seçilen doğal beslenme modelidir.

Naturuoatik beslenme modeli yaş, cinsiyet, mevcut hastalıklar, genetik yatkınlıklar, coğrafi bölge, ekonomik durum ve zaman gibi bir çok parametre varlığında şekillenir ve kişiye özgü planlanır.

Naturopatik beslenme modeli sağlık ve hastalık durumlarda değişkenlik gösterir. Bu konuda deneyimli hekim tarafından kişisel özelliklerinize göre model belirlenir ve ekipde yer alan deneyimli bir diyetisyen kontrolünde periyodik takipler yapılır.

DİYABETTE KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME

Hipoglisemi, Tip 2 Diyabetli bireyler için kilo kontrolünün hayati bir önem taşımaktadır. Zira Tip 2 Diyabetli hastaların %85'i obezite ile ilişkilendirilmektedir. Hatta, bazen obezite ile ilişkili olup henüz Tip 2 Diyabet tanısı konulmamış bireylerde, insülin direnci, hipoglisemi veya bozulmuş açlık glikozu gibi şeker metabolizması sorunları görülebilmektedir. Bu sebeple, kilo kontrolü bu hastalığın tedavisi ve seyri açısından kritik bir parametre haline gelmektedir. Özellikle obez Tip 2 Diyabet hastaları, tedavi sürecinde karşılaştıkları zorluklar arasında ilaç kullanımını da sayabiliriz.

Bu hastalara ilk tercih edilen ilaç genellikle insülin sekresyonunu arttıran ilaçlardır. Ancak, bu ilaçlar kan şekerini aşırı düşürerek hastada ilaç kaynaklı hipoglisemi ataklarına yol açabilmektedir. Bu durumda hasta kendini daha iyi hissetmek ve hipoglisemiden kurtulmak adına yemeğe yönelebilmektedir. Yani bir anlamda, hastanın yeme isteğini ilaç tetikleyebilmektedir.

Hipoglisemiden kurtulmak ve kendini iyi hissetmek adına hastalar genellikle yüksek glisemik indeksi olan tatlılar, şekerlemeler, çikolata, hamur işleri, börek, meyve suları gibi yiyecekleri tercih ederler. Ancak, bu tercih kilo alımını artırabilir ve kilo arttıkça şeker kontrolü daha da zorlaşabilir. Bu nedenle, bu hastalarda ilaç tedavisi sadece kan şekerini düşürmeye odaklanmak yerine, hastanın metabolik durumunu iyileştirmeye yönelik olmalıdır. İlaç tedavisi için hasta detaylı bir şekilde analiz edilmeli ve planlama yapılmalıdır.

Ancak, eğer hastanın insülin sekresyonunu arttıran ilaçlara ihtiyacı varsa ve sık sık hipoglisemi yaşıyorsa, hastaya öncelikle glisemik indeks ve beslenmeyle ilgili öneriler sunulmalı ve yaşam tarzı değişiklikleri teşvik edilmelidir.

KALP DAMAR HASTALIKLARINDA KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME

Son zamanlarda kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümler, adeta trafik kazalarıyla yarışır hale geldi. Bu artışın arkasında kötü yaşam tarzı, alışkanlıklarımızın etkisi ve belki de genetik faktörler yatıyor olabilir. Kalp-damar sağlığı açısından en önemli unsurlardan biri, muhtemelen kolesterol ve kan yağlarımızdır. Fazla kilo olmasa bile kan yağları yüksek veya düşük olabilir. Yani, kişi zayıf olsa bile yüksek kan yağlarına sahip olabilir veya çok kilolu olup düşük kan yağlarına sahip olabilir. Bu noktada bireye özgü tedavi yöntemleri büyük önem taşıyor.

Kalp-damar hastalıklarının temel sebeplerinden biri, kötü beslenme alışkanlıklarının neden olduğu obezite olarak öne çıkıyor. Bu sebeple, yaşam tarzı değişiklikleriyle birlikte doğru beslenme alışkanlıklarını kazanmak son derece kritik. Ayrıca, fiziksel aktivite düzeyiniz değerlendirilmeli ve uygun egzersiz programları öğretilmelidir.

TİROİD HASTALARINDA KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME

"Metabolizmayı ve vücut ritmini düzenleyen önemli faktörlerden biri tiroid bezlerimizdir. Günümüzde kilo sorununun en büyük nedenlerinden biri, tiroid bezlerinin yeterli miktarda hormon salgılamamasıdır. Tiroid bezlerimiz yeterli hormon üretemediğinde sadece kilo artışı değil, aynı zamanda kabızlık, saç dökülmesi, vücutta şişkinlik ve ödem, adet döngüsünde bozulmalar, yüksek kan yağları, adet sürelerinin uzaması ve yüksek tansiyon gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu hastalık durumunda, kişinin detaylı bir şekilde değerlendirilmesi ve bireye özgü tedavi yöntemleriyle birlikte doğru beslenme eğitiminin verilmesi son derece önemlidir."

HİPERTANSİYON VE KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME

"Hipertansiyon, kanın damarlarımızda yüksek basınç oluşturması durumudur. Bu durum, damarlarımıza zarar verebilir ve özellikle böbrekler gibi damarla ilişkili organlarda sorunlara yol açabilir. Ayrıca, yüksek basınç kalbimiz üzerinde büyük etki yapabilir çünkü kalp, bu duruma karşı koymak için daha fazla çalışmak zorunda kalır. Kalp kasları güçlenmeye başlar ancak kontrol altına alınmazsa kalp yorulabilir ve büyüyebilir, bu durum da kalp yetmezliğine yol açabilir. Hipertansiyonun nedeni genellikle belirsiz olabilir ve yaş ilerledikçe sıklığı artabilir. Gençlerde görüldüğünde ise böbrek ve damarlarla ilgili sorun olasılığı yaşlılara göre daha yüksek olabilir. Eğer sık sık ense kökünden başlayan bir baş ağrınız varsa, bazen nedensiz burun veya göz içi kanaması yaşıyorsanız, kulaklarda uğultu veya çınlama hissediyorsanız, kalp çarpıntısı ve aşırı terleme gibi şikayetleriniz varsa, bir dahiliye uzmanına başvurmanız önem taşır."

KADINLARDA KİLO KONTROLÜ VE NATUROPATİK BESLENME

"Kadınlarda kilo alımını tetikleyen birçok hormonal ve yaşamsal dönemeç mevcuttur. Bu dönemeçlerin arasında en yaygın olanı, hormonal dengesizliklere yol açabilen Polikistik Over Sendromu'dur. Aynı zamanda, hormonal değişikliklere bağlı olarak kilo artışını tetikleyen dönemler arasında menopoz, hamilelik, lohusalık ve adet dönemleri de bulunmaktadır. Bu dönemlerde, kilo kontrolünü sağlamak ve sağlıklı bir beden ağırlığını sürdürmek oldukça önemlidir. Duygusal yeme de bu süreçlerde kilo alımını etkileyen bir faktör olabilir. Stres, üzüntü, endişe gibi duygusal durumlar, bazı kadınları aşırı yeme veya sağlıksız atıştırmalıklara yönlendirebilir. Özellikle bu dönemlerde duygusal yeme alışkanlığı, kilo kontrolü üzerinde belirgin bir etkiye sahip olabilir ve kilo artışını tetikleyebilir. Polikistik Over Sendromu, adet düzensizlikleri, anormal tüylenme, cilt problemleri ve kilo artışı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Menopoz dönemi ise hormonal değişikliklerle birlikte vücut bileşimi üzerinde etkili olabilir ve kilo artışına neden olabilir. Benzer şekilde, hamilelik ve lohusalık dönemleri hormonal değişikliklerle birlikte beden ağırlığında değişimlere sebep olabilir. Bu dönemlerde, kilo kontrolünü sağlamak için beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak ve sağlıklı yaşam tarzı seçimlerine odaklanmak önemlidir. Bununla birlikte, bu süreçlerde sağlık profesyonellerinden destek alarak, kişiye özel bir beslenme planı ve uygun egzersiz programlarıyla birlikte kilo kontrolünü sağlamak daha etkili olabilir. Kadınlar için bu hormonal dönemlerin farkında olmak ve kilo kontrolü üzerindeki etkilerini anlamak, sağlıklı bir yaşam için önemli bir adımdır."

OTOİMMÜN HASTALIKLARDA (ROMATİZMAL HASTALIKLAR) NATUROPATİK BESLENME

"Otoimmün romatizmal hastalıklar, vücudun bağışıklık sistemini etkileyen ve kendi dokularına karşı saldırganlık gösteren hastalıklardır. Bu hastalıklar, romatoid artrit, lupus, ankilozan spondilit gibi çeşitli durumları içerir. Bağışıklık sistemi normalde vücudu hastalıklardan korurken, otoimmün hastalıklarda yanlışlıkla kendi dokularına saldırır. Bu durum, eklemlerde, deride, organlarda ve bazen tüm vücutta iltihaplanmaya neden olabilir. Beslenme, otoimmün romatizmal hastalıkların semptomlarını yönetmede önemli bir rol oynayabilir. Özellikle anti-enflamatuar besinlerin tüketimi, semptomları hafifletebilir ve iltihabı azaltabilir. Omega-3 yağ asitleri gibi besinler, balık yağı, keten tohumu gibi kaynaklardan alınabilir ve iltihabı azaltma potansiyeline sahiptir. Ayrıca, antioksidanlar açısından zengin meyve ve sebzeler de vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı koruyabilir ve inflamasyonu azaltabilir. Öte yandan, bazı gıdaların semptomları kötüleştirebileceği bilinmektedir. Örneğin, bazı insanlar için glüten, süt ürünleri gibi gıdaların tüketimi semptomları artırabilir. Bu durumda, kişisel bir beslenme planı oluşturmak ve potansiyel tetikleyicileri belirlemek önemlidir. Beslenme tedavisi, otoimmün romatizmal hastalıkların yönetiminde ilaç tedavisi ve diğer tedavilerle birlikte düşünülmelidir. Bu hastalıkların tedavisi çoklu bir yaklaşım gerektirebilir ve her bireyin ihtiyaçları farklılık gösterebilir. Bu nedenle, uzman bir beslenme uzmanından veya sağlık uzmanından destek almak, semptomları yönetmek için kişiye özel bir beslenme planı oluşturmada önemlidir."

MİGREN ATAKLARINDA NATUROPATİK BESLENME

"Migren, şiddetli baş ağrıları, mide bulantısı ve ışığa hassasiyet gibi belirtilerle tanımlanan kronik bir nörolojik rahatsızlıktır. Migren atağı sırasında bazı yiyecek ve içecekler semptomları tetikleyebilir veya kötüleştirebilir. Bu nedenle, migrenli bireyler için beslenme büyük önem taşır. Migreni tetikleyebilecek bazı gıdalar arasında çikolata, kafein, alkol, bazı peynirler, işlenmiş et ürünleri ve yapay tatlandırıcılar bulunur. Susuzluk, açlık veya düşük kan şekeri de migren atağını tetikleyebilir. Düzenli beslenme, su tüketimi ve kan şekerinin dengelemesi, migren semptomlarını hafifletebilir. Ayrıca, magnezyum, B2 vitamini ve CoQ10 gibi besin takviyeleri, migren semptomlarını azaltmada yardımcı olabilir. Ancak, bu takviyeleri kullanmadan önce bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Her bireyin migren tetikleyicileri farklı olabilir. Bu nedenle, kişiye özel bir beslenme planı oluşturarak tetikleyicileri belirlemek ve semptomları yönetmek önemlidir. Migren yönetiminde beslenme, semptomları kontrol altında tutmada etkili bir rol oynayabilir."

İNFLAMATUAR BAĞIRSAK HASTALIKLARI VE NATUROPATİK BESLENME

İnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH), Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi kronik bağırsak hastalıklarını kapsar. Bu hastalıkların semptomları arasında karın ağrısı, ishal, kilo kaybı, yorgunluk ve besin emiliminde zorluklar bulunur. Beslenme, İBH'nin yönetimi ve semptomların kontrolü açısından büyük önem taşır. İBH hastaları için beslenme planı, semptomların şiddetini ve sıklığını azaltmaya yardımcı olabilir. Yüksek lifli gıdalar, bazı İBH semptomlarını şiddetlendirebilirken, düşük lifli ve kolay sindirilebilir gıdalar rahatlatıcı olabilir. Özellikle süt ürünleri, baharatlı gıdalar, yağlı yiyecekler ve kafein gibi tetikleyici gıdalardan kaçınmak önemlidir. Probiyotikler ve prebiyotikler gibi bağırsak sağlığını destekleyen besinler, İBH semptomlarını yönetmede etkili olabilir. Bunlar, fermente gıdalar, yoğurt, kefir gibi probiyotik açısından zengin besinlerle birlikte soğan, sarımsak gibi prebiyotik kaynakları içerebilir. Hastalık dönemlerinde beslenme takviyeleri, vitaminler ve mineraller, vücudun besin eksikliklerini önlemeye yardımcı olabilir. Özellikle B12 vitamini, demir, folik asit gibi besin öğelerinin eksikliği İBH hastalarında yaygın olabilir. Ancak, her İBH vakası farklıdır ve beslenme planları bireysel olarak uyarlanmalıdır. Bu nedenle, bir beslenme uzmanı veya sağlık uzmanından destek almak, kişiye özel bir beslenme planı oluşturmak ve semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Tedaviye ilaveten, uygun bir beslenme planı İBH semptomlarını yönetmeye ve hastalığın seyrini kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU VE NATUROPATİK BESLENME

Polikistik over sendromu (PCOS), hormonal dengesizliklerle karakterize edilen bir durumdur ve kadınların üreme sistemini etkileyebilir. PCOS, adet düzensizlikleri, fazla tüylenme, kilo artışı ve kistik yumurtalıklar gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Beslenme, PCOS semptomlarının yönetiminde önemli bir rol oynayabilir. PCOS'lu bireylerde insülin direnci sıkça görülür ve bu da kan şekerinin düzenlenmesinde zorluklara yol açabilir. Bu nedenle, düşük glisemik indeksli karbonhidratlar ve kompleks karbonhidratlar tüketmek, kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, düzenli aralıklarla yemek yemek ve sağlıklı yağları tercih etmek de önemlidir. Diyetteki protein miktarını artırmak, tokluk hissini artırabilir ve insülin seviyelerini dengeleyebilir. Anti-inflamatuar özelliklere sahip besinler, PCOS semptomlarını hafifletebilir. Örneğin, balık, yeşil yapraklı sebzeler, avokado gibi besinler antioksidanlar ve omega-3 yağ asitleri bakımından zengindir. Ayrıca, PCOS'lu bireylerde kilo yönetimi de önemlidir. Dengeli bir diyetle birlikte düzenli egzersiz, kilo kontrolüne yardımcı olabilir ve hormonal dengesizlikleri dengeleyebilir. Bu süreçte bir beslenme uzmanından destek almak, kişiye özel bir beslenme planı oluşturmak ve semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Beslenme, PCOS semptomlarını hafifletmeye ve genel sağlık durumunu iyileştirmeye yardımcı olabilir.

KRONİK YORGUNLUK VE NATUROPATİK BESLENME

Kronik yorgunluk, sürekli bitkinlik hissi, enerji eksikliği ve uzun süren bir yorgunluk durumudur. Beslenme, bu durumun yönetiminde kilit bir rol oynayabilir. Kronik yorgunluk yaşayan kişilerde beslenme, enerji düzeylerini artırmak ve genel sağlığı desteklemek açısından önemlidir. Dengeli bir diyet, sağlıklı karbonhidratlar, proteinler, sağlıklı yağlar ve lif açısından zengin besinleri içermelidir. Kan şekerinin dengelenmesi, enerji seviyelerini korumak açısından önemlidir. Bu nedenle, kan şekerini ani yükselip düşüren şekerli gıdalardan kaçınılmalı ve kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Buğday tam tahılları, kepekli pirinç, sebzeler gibi kompleks karbonhidratlar, uzun süreli enerji sağlayabilir. Protein, vücut için temel bir yapı taşıdır ve enerji seviyelerini korumak için önemlidir. Protein kaynakları olan balık, tavuk, fasulye, mercimek gibi besinler, enerji düzeylerini artırabilir. Demir ve B12 vitamini eksikliği, yorgunluğa neden olabilir. Bu nedenle, kırmızı et, balık, tavuk, yumurta, baklagiller gibi demir ve B12 vitamini açısından zengin besinler tüketmek önemlidir. Ayrıca, yeterli miktarda su içmek de enerji seviyelerini korumak için kritiktir. Susuzluk, yorgunluk hissini artırabilir, bu nedenle gün içinde yeterli su tüketmek önemlidir. Ancak, kronik yorgunluk kompleks bir durumdur ve sadece beslenme ile çözülebilecek bir problem değildir. Sağlık uzmanından destek almak, beslenme planını kişiselleştirmek ve diğer faktörleri de göz önünde bulundurarak sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek önemlidir. Beslenme, kronik yorgunlukla baş etmede bir bileşen olabilir ancak tek başına bir çözüm değildir.

İMMÜN SİSTEM VE NATUROPATİK BESLENME

Bağışıklık sistemi, vücudu hastalıklara karşı koruyan savunma mekanizmasıdır. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, enfeksiyonlara karşı direnci artırabilir ve genel sağlığı destekleyebilir. Beslenme, bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve düzenlenmesi açısından kritik bir rol oynar. Çeşitli besinler, vitaminler, mineraller ve antioksidanlar bağışıklık sisteminin işlevini destekleyebilir. Özellikle C vitamini, D vitamini, çinko, demir ve probiyotikler, bağışıklık sistemini güçlendirebilecek önemli besin öğeleridir. C vitamini, antioksidan özellikleri ile bilinir ve vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerinden korur. Turunçgiller, kivi, yeşil yapraklı sebzeler gibi besinler C vitamini bakımından zengindir ve bağışıklık sistemi için faydalı olabilir. D vitamini, bağışıklık sistemi üzerindeki etkileriyle bilinir. Güneş ışığı, D vitamini sentezi için doğal bir kaynaktır. Balık yağı, yumurta sarısı, süt ve D vitamini takviyeleri, vücuttaki D vitamini seviyelerini artırabilir. Çinko, bağışıklık sistemi işlevi için kritik bir mineraldir. Kırmızı et, kabak çekirdeği, nohut gibi besinler çinko açısından zengindir ve bağışıklık sistemini destekleyebilir. Probiyotikler, bağırsak sağlığını iyileştirerek bağışıklık sistemini destekleyebilir. Yoğurt, kefir, turşu gibi fermente gıdalar probiyotik bakteriler içerir ve bağırsak florasını düzenleyebilir. Genel olarak, dengeli ve çeşitli bir diyet, bağışıklık sistemi sağlığını desteklemek için önemlidir. Taze meyve ve sebzeler, tam tahıllar, protein kaynakları ve sağlıklı yağlar içeren bir beslenme planı, bağışıklık sistemi işlevini güçlendirebilir. Ancak, tek başına beslenme bağışıklık sistemi sağlığı için yeterli değildir. Düzenli egzersiz, yeterli uyku, stresten kaçınma ve sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları da bağışıklık sistemini destekleyen faktörlerdir. Bu faktörlerin birleşimi, güçlü bir bağışıklık sistemini sürdürmede etkili olabilir.

SEDEF HASTALIĞI VE NATUROPATİK BESLENME

"Sedef hastalığı, ciltte kızarıklık, pullanma ve kaşıntı gibi rahatsız edici semptomlara neden olan kronik bir cilt hastalığıdır. Bu hastalık genellikle bağışıklık sistemiyle ilişkili olduğundan, semptomları yönetmek ve kontrol altına almak zor olabilir. Ancak, bu süreçte beslenmenin büyük bir rolü olabilir. Sedef hastalığıyla mücadele eden birçok insan, semptomlarını hafifletmek ve kontrol altına almak için pek çok farklı yol deniyor. Ancak, çoğu kişi beslenmenin bu süreçteki önemini göz ardı ediyor. Beslenme, sedef hastalığının yönetiminde kilit bir rol oynayabilir. İyi bir beslenme planı, semptomların şiddetini azaltabilir, bağışıklık sistemini destekleyebilir ve hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilir. Sedef hastalığı olan bireyler, semptomları kontrol altına almak ve yaşam kalitesini artırmak için bir diyetisyene danışmalıdır. Bir diyetisyen, kişiye özel bir beslenme planı oluşturabilir, hangi gıdaların semptomları kötüleştirebileceği konusunda rehberlik edebilir ve hangi besinlerin sedef hastalığına olan etkileri hakkında bilgi verebilir. Diyetisyen desteğiyle, hangi besinleri tüketmeniz gerektiği konusunda daha bilinçli kararlar alabilir, semptomları kontrol altına alabilir ve yaşam kalitenizi artırabilirsiniz. Beslenme değişiklikleri, sedef hastalığının semptomlarını yönetmede etkili olabilir. Unutmayın, her bireyin vücut yapısı ve tepkisi farklıdır. Bu nedenle, sedef hastalığı olan herkesin kişiselleştirilmiş bir beslenme planı oluşturmak için bir diyetisyene başvurması önemlidir. Sağlıklı bir yaşam tarzı için beslenme, sedef hastalığının yönetiminde önemli bir adımdır. İyi bir naturopatik diyetisyen, size bu konuda yardımcı olabilir."

Naturopatik Beslenmede Dr. Yula’nın Yaklaşımı

Dr Yula, Ülkemizde klinik naturopatik tıp platformu kurucusudur ve tedavilerinde naturopatik yöntemleri mevzuat kapsamında uygulamaktadır. Bu uygulamalardan en önemli başlıklar arasında beslenme ve bağırsak mikrobiyotası yer almaktadır

Dr. Yula, hastalığı tetikleyen kişiye özgü faktörleri tespit eder ve bu kök faktörlere özgü naturopatik yöntemler ile iyileşmeyi hedefler. Bunun için hastanın beden, zihin ve ruhsal düzeyde ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve öykü kitabının ortaya çıkarılması gerekmektedir. Zira tam şifa için hastalıklara üç boyutlu yaklaşılması gerektiğini savunur. Dr. Yula, genel olarak göz ardı edilen veya henüz yaygın olarak bilinmeyen birçok faktörü sorgular ve tedavi için hastalığın sonucuna odaklanmaz, hastalık isminden yani etiketinden ziyade hastalığa götüren sebeplere göre tedavi planlar. Her kişide bu faktörler çok çeşitli de değişkendir. O nedenle Dr. Yula, kronik hastalıkların tedavisini her kişide tamamen farklı olarak gerçekleştirmeye odaklanır.

BESLENME ve PERHİZ
DOĞAL BÜTÜNCÜL TIBBIN (NATUROPATİ) AYRILMAZ BİR PARÇASI

Erkan YULADoç. Dr.
Yapılan araştırmalar tedavilerin bir çok kronik hastalığın destekleyici tedavisinde oldukça önemli bir role sahip olduğunu göstermiştir ve bu konuda her geçen gün yeni tıbbi makaleler yayınlanmaktadır.
TOP